M.Ö. 106 – M.Ö. 43, arasında yaşamış olan Romalı devlet adamı, bilge, Marcus Tullius Cicero 62 yaşındayken yazdığı Cato Maior’u, adlı yapıtında yaşlılık, yaşlılık dönemi verimliliği, yaşlılığa ilişkin farklı bakış açıları, yaşlıların bilgeliği gibi konuları irdelemiştir. İncelediğimizde görüyoruz ki; Yaşlılık kavramı dünyada ki en eski kavramlardan biri ve her çağda da önemle üstünde durulan, incelenen, tartışılan bir özelliğe sahip.
“Bir yaşlının hazinesini gömdüğü yeri unuttuğunu doğrusu hiç duymadım; yaşlılar iş edindikleri şeyleri, mahkeme için saptanan günleri, kimden alacakları, kime verecekleri olduğunu akıllarında tutarlar. Ya hukukçular, pontifexler *, angurlar, yaşlı filozoflar… öyle çok şey anımsarlar ki onlar… Yaşlıların aklına bir şey olmaz, yeter ki çabalarını ve eylemlerini sürdürsünler; bu, yalnızca parlak ve onurlu konumlarda bulunan kimseler için değil, devlet işlerinden uzak, kendi halinde bir ömür sürenler için de böyledir.”
Yaşlılık tanım olarak; sosyal ve psikolojik boyutları olan doğal bir olgudur. Büyüme, gelişme sürecinin sonucunda gelinen bir aşamadır. Kaçınılması mümkün olmayan biyolojik, fizyolojik ve kronolojik değişimler içerir. Yaşam sürecinin ilerlemesine bağlı olarak fonksiyonlarda ve yapısal durumda geri dönüşümü olmayan değişiklikler gösterir. Bu değişiklikler organizmanın moleküler yapısında, kas iskelet sisteminde, dokularda, hücrelerde canlılık faaliyetlerinin azalması biçiminde ölüme kadar sürer. Vücuttaki beyin hücreleri de dahil olmak üzere bütün doku ve sistemleri etkiler. Kayıplar giderek çoğalarak ölüm anına götürür.
Ciltte lekeler, saçların aklaşması, derinin buruşması, boyda kısalma, görme ve işitmede belirgin kayıplar, ruhsal ve fiziksel uyum güçlükleri fark edilir durumdadır. Unutkanlıklar, alınganlıklar, kas yavaşlamaları, elden ayaktan düşersem kaygısı ve ölüm korkusu gibi istenmedik duygu ve düşünce değişimlerinin yoğun stres ve uyku bozukluklarına neden olduğu görülmektedir. Yaşam koçluğu çerçevesinde yapılan çalışmalarda randevu saatinin hatırlatılması üzerine aranan bazı yaşlıların “ siz de aramasanız telefonum hiç çalmayacak. Buraya gelmek tek lüksüm. Bu yaştan sonra kendimle ilgili bilmediğim yönlerimin olduğunu görmek beni şaşırtıyor.” Gibi ifadeler kullandıklarını görüyoruz. Bir danışanın “Deseler inanmazdım bu yaştan sonra çok hayal ettiğim okumayı öğrenebileceğimi” dediğine ve coşkusuna tanık oluyoruz. Yıllardır ertelediği gelişim için fırsat bulmuş olmasının verdiği şaşkınlık ve heyecanı görüyoruz. Önemli olan; kayıplar, hafızadaki, hareketlerdeki yavaşlamanın hesaba katılarak düzenlenmiş olduğu eğitimler planlamaktır. Görülmüştür ki; başarı elde ettikleri ve kendilerini anlamlı, başarılı buldukları her çalışma sevinç yaratmakta ve özgüvenlerini geliştirmektedir.
Bilinmelidir ki; kayıplar aktif sosyal yaşam içinde yeri, mesleği, statüsü olan bir insan için giderek yavaşlama ve kayıplarla önceki hareketliliğinden uzaklaşma durumu ciddi etkiler yaratır. Kendini sosyal yaşamdan soyutlanmış hisseden, iş yapmak konusunda emekliye ayrılmış durumda olan bir insan için alıştığı, uzun yıllar sürdürdüğü yaşam biçiminin değişmesi ve yavaşlaması kolaylıkla kabul edeceği ve uyum sağlayacağı bir durum olmamaktadır. Moral çöküntüsünü ve yalnızlık duygusunu da beraberinde getirebilmektedir. Elbette her insanda böyle olur diyemeyiz hatta her insanın hızla yaşlandığını da söyleyemeyiz. Genel olarak 67 yaş sonrası yaşlı nüfus olarak kabul edilse de bireysel farklılıklar ve kişisel gelişim sürecindeki yaşam standartları, genetik faktörler, hayata bakış açısı gibi önemli faktörlerle bu sınır değişkenlik göstermektedir.
Yaşlanma süreci durdurulamaz fakat günlük yaşamın düzenlenmesi, nitelikli beslenme, sürekliliği olan egzersizler, zihinsel aktivitelerin sürdürülmesi gibi çabalarla yavaşlatılabilir bir durumdur.
Yapılabilecek çok farklı destekler olabilir belki ama en temel katkılar;
*Kişinin yaşlanma sürecindeki hastalıklara, güçsüzlüklere uyum sağlanabilmesi için maddi açıdan başkalarına muhtaç kalmamasını sağlayacak maddi ve sağlık desteği verilmesi.
* Yaşlılık süreci hakkında bilgilendirme ruhsal ve koşullar açısından hazırlanmasına yardımcı olunması.
* Sürdürdüğü uğraşlardan yapabildiklerini sürdürmesini ya da yeni durumuna uygun uğraşılar bulmasının koruyucu olduğunun hatırlatılması.
* Sosyal yaşam içerisinde katılabileceği sosyal etkinliklerden uzak kalmaması konusunda uyarılması.
* Hastalıkları ile ilgili takip ve tedavilerin düzenlenmesinin gerekliliğinin önemsenmesi.
* Sürdürebildiği kişilerarası ilişkilerin yapısı ve sayısı değişse de sürdürülmesi.
*Aile içinde veya huzurevinde geçirdiği sürede beslenme ve egzersizlere dikkat edilmesi.
Yaşlanma, biyolojik doğal bir süreç olmakla birlikte genetik özellikler, yaşam biçimi, mesleki riskler, beslenme düzeni, kişilik özellikleri, kronik hastalıklar gibi faktörlere göre her bireyde değişiklik gösterir.
* Eski Roma’da rahip ve başkahinler.
Speak Your Mind