Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı‘nın 2013 Yılı Aile Yapısı Anketi sonuçlandı.
İzmir’in aile yapısına ilişkin değerlendirmeler ilginç sonuçlar ortaya koyuyor.
Türkiye’de Bakanlık tarafından Aile Yapısı Araştırması ilk olarak 2006 yılında yapılmıştır.
Araştırma planlamasında 5 yıllık aralıklarla yapılacak Aile Yapısı taramasının ikincisi ise 2011 yılında gerçekleşmiştir.
Bu alan araştırmalarının temel amacı; Türkiye Aile Yapısındaki dönüşüm ve eğilimlerin tespit edilerek, zayıf bulunan noktalarda geliştirilebilecek sosyal politikalar planlanması ve yürütülmesini sağlamaktır.
Araştırma anket soruları biçiminde sadece görüşülen kişilerin beyanına dayalıdır ve ham verileri içerir niteliktedir. Bu nedenle de soruları kapsayan ana başlıklar için endeksle hesaplanan veriler yalnız başına bilimsel ölçü ya da bilimsel bir tespit sayılamaz. Araştırma verilerinin bütünü ele alındığında ise genel bir eğilimi tespit eder niteliktedir.
Son yıllarda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Aile ve Toplum Hizmetleri çerçevesinde yürüttüğü bilimsel açıdan tarama verilerinin varlığı; Toplumsal dokunun görülmesi ve zayıf noktaların geliştirilmesi açısından destekleyicidir.
Görülmüştür ki; İzmir Kent yaşamındaki koşuşturmaca ve ekonomik kazanım kaygısı önemli düzeyde zaman tüketerek ailelerde insanlar arası ilişkiye ayrılan süreyi kısaltmaktadır. Buna rağmen araştırma aile kavramının bireysel ve toplumsal yaşamı biçimlendirme ve sosyal gelişimin dinamik temel unsuru olma özelliğini korumuştur.
İzmir genelinde (%60) aile kavramının, toplumsal yapının önemsenen temel birimi olarak işlev gördüğünü ve bütünlüğünün önemsendiğini fark ediyoruz.
Araştırmada; İzmir’de Aile yapısı hakkında var olan tablonun olumlu göstergeler taşıdığını fakat kötüye gitmekte olduğunu görüyoruz. Evli çiftlerin %90’nının ilk evliliği sürdürmesi aile olma ve meşru ilişkiler yaşama isteğinin yoğunluğunu ve aile biriminin sürdürülmesi çabasının varlığını işaret etmektedir. Buna karşın İzmir’de boşanma oranı yüksekliği görülmüştür. Bu bir çelişki gibi görülse de gerçekte bir uyarı olarak ele alınmalıdır.
Aile kurumu kapsayıcılığı önemsenmekle birlikte, bu birlikteliğin korunamadığı görülmektedir. Aile ilişkilerinde uzlaşmak, yapıcı çözümler aramak, en önemlisi nitelikli beraberlik çabaları ve arayışlarının evli çiftlerde kaybedilmeye başladığının uyarısıdır. Evlilik yorgunluğunun dikkate alınması ve eş ilişkilerinin niteliğinin geliştirilmesi, ortak zaman dilimlerinin özenle korunması gerekmektedir.
Bu araştırmada; Eşler arası sorunlarla ilgili olarak, ailelerin profesyonel desteklerden yararlanmaması aile içi iletişimde temel rollere sahip her bir eş için göz ardı edilmemesi gereken zaman kaybına ve ilişki yıpranmalarına yol açacak önemli bir eksikliktir.
Her araştırmada tarafsızlık, ilkesel olarak hedeflense de “Kadınların ücretli işlerde çalışarak ev ekonomisine destek vermesini nasıl buluyorsunuz” yönündeki sorunun tarafsız, yönlendirmeden uzak bir soru olduğu tartışmalıdır. Dolayısıyla cevaplar %90 oranında “çalışılabilir, ek gelir oluyor” biçiminde cevaplandırılmıştır. Kadının sosyal yaşamda ekonomik alanda çalışmasının ek gelir olmaktan öte, bireysel gelişim, ekonomik bağımsızlık ve meslek edinme, dolayısıyla da kendini gerçekleştirme olduğu gerçeği göz ardı edilmiştir. Normal olarak bir kadının çalışması ev ekonomisine destek değil kendi isteğini gerçekleştirdiği asli bir seçimdir.
Yapılan araştırma da 6 büyük kentin “Aile Yapısı” hakkında sonuçlar elde edilmekle birlikte, İzmir’de var olan Aile Yapısı Sonuçlarına ilişkin çok şey söylenebilir.
Yorumlardan bağımsız olan tek sonuç ise; Aile Yapısının önemsendiği fakat boşanma oranı artışıyla bu durumun risk altında olduğu gerçeğidir.
Speak Your Mind