“Bizim zamanımızda şen geçerdi bayramlar” diyen insanları duyacaksınız yine.
“Bizim çocukluğumuzda büyüklerin eli öpülür, çocuklara şekerler, harçlıklar verilirdi” diyecek birileri.
Emin olun yirmi yıl sonra delikanlılık çağındaki bir genç kız veya erkekte bu yıl yaşadığı bayramı özlem ve sevgi ile anacak, anlatacaktır. Bayramlar bu gün çok önemsendiği ve gelecekte önemsenmeyeceği için olmayacaktır bu özlem. İnsanlar sürekli yaşadıkları değişiklikleri kanıksama eğilimindedirler. Oysa çocukken henüz yeni tanıştıkları bir olgudur bayramlar ve şaşkınlıkla, hayranlıkla o özel anları belleklerine kaydederler.
O nedenledir ki çok değerli buldukları bu farklı süreçleri çocukluk ve ilk gençlik anılarının özel, renkli günleri olarak özlemle anarlar.
Başka bir boyutu daha var eski bayramlara özlemin. Yaşanan an’ın içindeyken değeri ve önemi diğer yaşanmışlıklardan farkı ayırt edilemiyor. Kim bilir birkaç yıl sonra uzun belleğimizde yerini alacak olan bu bayramı da gülümseyerek çok özeldi bizim bayramlarımız diye anlatacağız.
Kişisel gelişimimizde kısa süreli belleğimizin kayıtları o zaman uzun süreli belleğimizde mutluluk duyduğumuz özel bir anı olarak yerleşmiş olacak ya da tersi acı duyacağımız bir kayıt olarak. Bayram sevincini huzurla solumak ihtiyacımız nedeniyle bu günlerin olumsuz anılar bırakabileceği düşüncesi bile rahatsız edici ama yaşamın gerçeği içerisinde mümkün.
Bayramın önemi konusunda herkesin kendi algısı ve kendi yaşam alanı çerçevesinde anlamlandırması söz konusudur. Fakat tartışılamayacak doğruların olduğunu da birçoğumuz biliyoruz. Bayramın tanımı gibi. Anmaya, kutlamaya değer bir olguyu, olayı, dönemi sosyal çevrelerin tümünün katılımı ile yaşamaktır bayramlar.
İslam Alemi’nde yaşamakta olduğumuz Ramazan bayramının toplumumuzda değerler erezyonunu giderme fırsatı olmasını, huzur, sevgi, dostluğun farkındalık kazandıracağı, çoğaltılacağı günleri taşımasını umut ediyoruz.
Dini bayramlar ibadet açısından olduğu kadar ilişkilerin tekdüzelikten çıkması, renklenmesi, yenilenmesi açısından da önemli araçlar olma özelliğine sahiptirler.
Bayramlar bir tür alışılagelenden kopma sürecidir aslında.
- Günlerin kargaşasının dışında ya da normalde oluşturduğumuz tekrarlayan düzenden uzaklaşma,
- Her gün düzenli olarak uyduğumuz ve içinde bulunduğumuz sıkışıklığı aralama,
- Birilerini kabul etme veya ziyaret etme, *Tekdüzeliğe bürünen sosyal yaşam alanımızı genişletme,
- Ev ekonomisinde veya bireysel bütçemizde esneklik sağlayarak özel ikramlar hazırlama,
- Hediyeler verme ve alma aracılığı ile paylaşımlar yaşama,
Bayramlar arınma sürecidir de bir bakıma.
- Fitreler aracılığı ile yoksullara el uzatılması,
- Kimsesizlerin ziyaret edilmesi yoluyla umursamazlığın giderilmesi,
- Küskünlerin barışması, kaynaşması,
- Bayram temizliğinin ardından insanların kapılarını sevinçle birbirlerine açması,
- Kimsesizlere, öksüzlere saygı ve sevginin hatırlanıp özenle gösterilmesi,
Bunların her biri göz ardı edilen olumsuzluklardan arınmaktır.
Hangi açıdan bakarsak bakalım bayram günleri diğer günlerden farklı güzelliktedir. Böyle günleri değerli kılansa hayatımıza kattığı anlamı farkındalıkla yaşamaktır.
Bu farkındalık için büyük Mutasavvıf, şair ve düşünce adamı Mevlâna’nın ifadesi anlamlıdır.
“Bir an bekle, arkana dön ve unuttuklarını anımsa. Kaybettiysen ara, kırdıysan af dile, kırıldıysan affet: Çünkü hayat çok kısa.”
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî
Bayramlar özel günlerdir. Daima bayramları doludizgin yaşayacak büyük bir yüreğinizin olması, hazırlığınızı ve sevincinizi paylaşacak insanlarınızın sizinle kucaklaşması dileği ile mutlu bayramlar.
Not:Bu Yazı köşe yazısı olarak 01.08.2014 tarihinde Büyük Torbalı Gazetesi’nde yayınlanmıştır.
Speak Your Mind