Hayatınızı Değiştirmek

Hayatınızı Değiştirmek
Genç kadın soruyordu kendi kendine konuşur gibi, düşüne dura.  Nabatcanı ise büyük bir ciddiyetle dinliyordu.
-Hayatım hep aynı, günlerim tekdüze geçiyor.
…….
-Günlük koşturmaca içinde bakıyorum gün bitmiş ben her zaman ki işlerin tekrarıyla bir koca zamanı yaşadığımı fark etmeden tüketmişim.
……
-Öyle geçiyor günler…
……
-Akıp geçiyor zaman…
……
Uzun sessizlikten sonra konuğuna çayını soğutmasın diye işaret ederken sordu.
-Ne isterdiniz?
-Bil mem. Bilemiyorum.
Şaşkındı kadın ve kekeleyerek cevaplamıştı. Daha önce bunu hiç düşünmediği belliydi.
-Bilemiyorum.
-Düşünün.
….

Uzun süren sessizliği genç kadının bir şey bulmanın sevinciyle kekelemesi bozdu. Bir cevap bulamamanın ağırlığından kurtulmuşçasına ;
-Hayatın içinde olmak, yaşadığımı var olduğumu hissetmek istiyorum.
Nabatcanı başını onaylarcasına sallarken genç kadın birinin kendisini anlayıp, hakvermiş olmasına sevinerek tekrarladı aynı ifadeleri.
-Peki anlaşılan siz hayatınızda bir değişim istiyorsunuz?
-Evet!.. Evet. Galiba.
-Peki buna ne kadar hazır olduğunuzu göreceğimiz bir deneme yapalım bakalım. Var mısınız?
-Öylemi? Olabilir mi yani? Olur mu? Bu mümkün yani değil mi?
Nabatcanı başını evet dercesine sallıyordu ama yüzü ciddiydi. Dikkatlice düşündüğü bir şeyi paylaşmak istercesine sözlerinin etkisini tartarak konuşmaya başladı.
-Bir dahaki görüşmemize kadar; rüzgara dokunmanızı istiyorum. Sonra güneşe, ay ışığına, yağmura dokunmanızı. Ve bir yaprağın damarlarına, toprağın gücüne.
Genç kadın Nabatcanı’nın sözlerini tartarak ve büyük bir ciddiyetle söylediğini görünce; bunların mümkün olup olamayacağını sormaktan çekindi.
Yaşlı kadın ayağa kalkarak görüşmeye son vermişti. Yaşından beklenmeyecek bir çevikliğe sahipti.
-Hadi bakalım bir sonraki görüşmemize kadar huzurla sevgiyle kalın.
Genç kadın teşekkür edip dönerken soruların ağırlığıyla sundurmanın merdivenlerinden indi. Bahçe kapısında dönüp  yaşlı kadının gülümseyerek arkasından kendisine baktığını fark etti . Elini kabul hareketi yaparak göğsüne koyuyordu Nabatcanı ve “Uğurla” diyordu. Sanki burada zamanın daha ağır işlediği duygusuna kapıldığına gülümseyerek ilerledi genç kadın. Kafası karışmıştı ama hoş bir dinginlikle ayrılıyordu Nabat Evi’nden. Bunun ne kadar tuhaf bir çelişki olduğuna da gülümsedi yeniden.

08 Haziran 2012 Cuma

 

Share this article!

Speak Your Mind

*

css.php